ugurgencer4134 @ gmail.com

Görev adamı olmak,

Görev insanı olmak,

Halkla Buluşmak,

Gövde gösteresi yapmak,

Gönüllere dokunmak,

Gönül köprüleri kurmak,

Çocuk sevgisi,

Yaşlı sevgisi,

Bağrına basmak,

Bu sözler var ya bu sözler seçim kapıya dayandığında uygulamalı gördüğümüz ve sürekli duyup okuduğumuz şablon sözlerdir.

Söylenen bu sözler kulağımıza hoş gelse de vatandaşın gözünün içine baktığınızda ne durumda olduğunu,ne hissettiğini,neler düşündüğünü,söylemek isteyip de söyleyemediklerini çok net bir şekilde anlarsınız. Bunu anlayabilmek için sadece aday gösterilmek yeterli olmuyor.

Aday gösterilen kişinin bölgesine hakim olmasıyla birlikte bölge insanını çok iyi analiz etmesi özelliklede insan sarrafı olması, en azından her şeyin bir anda değişebileceğini düşünerek 17 Mart tarihine kadar daha yapacak çok işimiz var diye alışıla gelmiş şablon kelimelerden uzak sabırla beklemesi tüm gayretle gönülden çalışması gerekiyor.

Genel olarak aday gösterilen kişinin toplum içinde hitap ederken konuşacaklarını ezbere okuması bilgi birikimini, tecrübesini, konulara vakıf olduğunu göstermesi toplum içinde daha etkili oluyor. Kâğıttan kendi yazdığını veya yazılanı okuyamayanlar ise maalesef vatandaşın güvenini kazanamıyor. Bu tip durumlar karşısında vatandaşlar daha yazılanı okuyamayan, konusuna tam vakıf olmayan bir aday yarın bize nasıl hizmet edecek diye kara kara düşünüyorlar.

Alkışlara aldanmamak gerek,

Biz çok alkışlananı alkışlamayı,

Bedava denince kuyruktan ayrılmamayı,

Tokun arkasından aç yürümeyi,

Adımızla, samimiyetle hitap edildiğinde bayılmayı seviyoruz.

Hele ki cep telefon numarası verildiğinde kim olursa olsun peşinden ayrılmıyoruz.

Hep bir umut peşinde koşuyoruz. Hal bu ki en büyük umudun kendimizde olduğunu bilmiyor, güce kaşı eğilip gözümüzde büyütmeyi güzel beceriyoruz. Biz “ben olmazsam” hizmet için Belediye Başkanı, Meclis Üyesi, Muhtar olmaz “biz olmazsak, siz olamazsınız” diyemiyoruz.  

Bırakın adımızla hitap edilmeyi, Mahallemizi, Sokağımı, İlimizi, İlçemizi bilen sorunlara, konulara vakıf olanlara eğilmiyor, gücü nedense parti logosunda buluyoruz.

Sorunları unutup kalabalıkta olmayı, bayrak sallayarak alkış tutmayı seviyoruz.

Belediye Başkan adaylığı sadece takım elbise giymekle, seçimden seçime halkın içine inip aynı havayı solumakla olmuyor.

Vatandaş çok konuşup boş konuşanlara itibar etmiyor.

Şablon sözlere kanmıyor.

Vatandaş sorunları çözecek olanı, çözüm odaklı olan adayı artık gözünden tanıyor.

Karıştırılan çaylar, yudumlanan kahveler fayda etmiyor.

Kahvenin hatırı düşünülse de perde arkasında 50x50 seçim sandığında her şey değişiyor.

Bastığı mühürün vebalini artık herkes iyi biliyor.

Vatandaş lastikleri Arap sabunuyla parlatılmış, siyah camlı araçların arkasından selamlayan değil, çamurlu ayakkabıyla kapısını çalacakları bekliyor?

Bakınız bu seçim artık parti gücüyle kazanılacak kolay bir seçim olmayacak bu seçim sürprizlerle dolu daha çok çalışmayla zafere ulaşılacak bir seçim olacak. 

Çalınmadık kapı kalmaması için,

Girilmedik ev kalmaması için,

Tutulmadık el kalmaması için,

Gönül köprüsü kurmak için,

Sağdan soldan daha neler olacak diye bakmamak gerek?

Ben olmasam olmaz demeden, bencillik etmeden birlik ve beraberlik içinde tek yumruk olmak başarıya götürür. Aksini düşünecek olursak rampa aşağıya bir anda freni boşalan araç gibi kontrolsüz inişler meydana gelecektir. 

Benim gözümde bağımlı, bağımsız başkan adayları, meclis üyeleri, muhtar adayları aynıdır bu yola gönülden gerçekten hizmet için baş koyanlara başarılar dilerim.

Sesimin ulaştığı, satırlarım okunduğu Marmara bölgesi başta olmak üzere tüm Türkiye’ye selam olsun.

"İkna edilmişlerle yola çıkılmaz. Yola inanmışlarla çıkılır. İkna edilenler yola çıktığında ikna edilirler." İsmet Özel.

 

Yerelden Ulusala