info @ istanbulungazetesi.com

KÖR AHMAK SALAK...!

İçinde yaşadığımız bu günlerde vatandaşlarımızın dostluk, kardeşlik, birlik ve beraberlik hukukunu zedeleme gayreti hızla devam etmektedir. Bunun en büyük musebbibleri ise taşıdıkları siyasi kimlikleri ile sadece kendi taraftarlarını saflarında tutma gayretleri ile yaptıkları söylemleridir.

İçinde bulunduğumuz şartlarda tek taraflı suçlu aramak çözümsüzlük noktasında daha çok hataya düşmek demektir.

En katı eleştirileri yapanları ötekileştirmek doğru metot değildir. Adeta ülkemizin bölünmesi, parçalanması, sömürülmesi noktasında arzusu olanların havuzuna su taşınması demektir. Halka hizmet görevi olan otobüs şoförlerinin azar işittiğinin, darp edildiğini duymuşuzdur. Lakin otobüste kusan yolcusunu döven otobüs şoförünü duymamışızdır.

Bu sebeple iktidarı temsil edenler olsun, muhalefeti temsil edenler olsun birbirlerine yaklaşımlarında metanetli davranmaları, hiddet içeren hal ve davranışları bir kenara bırakmaları taşıdıkları sorumluluklar adına önemlidir..

Çözüm belli... Birileri soracak, muhattabı medenice cevap verecek. Takdiri vatandaş sandıkta gösterecek. Eminim kavga dilini kullananlar er geç sandıkta kaybeden olacak.

Hani bir söz vardır ateş bacayı sardı da ben mi görmüyorum. Yoksa kör, salak, ahmak mı oldum?

Pazarcı kardeşim tezgahındakini satıyor. İşçi kardeşim maaşını alıyor. Kamu personelinin, emeklinin aylığı dakikasında hesabına yatıyor.

Bankalar vatandaşa kredi kartı çıkarmak, kredi vermek için kırk takla atıyor.

Kamu personeli olanlara bankalarda öncelikli kredi verilmesi, kiraya evini verenlerin öncelikle kamu personeli olmasını tercih edilmesi.

Belediyelerin yabancı ülkelerden borç arayışına girip, ülkelerin Devletten kefil olmasını istemesi.

Devletin yönetiminde bulunan iktidara ve gidişatına olan güvenin göstergesi değil mi?

Kefili sağlam olmayanın ticaretine kim avans verir?

Ekonomide doğrulardan biri de istikrarlı görülen Devlet idaresine duyulan itimadın emarelerin bu haller değil de nedir?

Dünyanın en zenginleri sayılan ülkelerinden gelenlerin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olabilmek için ülkemizde yatırım yapmalarının altında yatan gerçek nedir?

Kaostan faydalanmak mı? İstikrar ve huzurun varlığı olan ülkemizin dört mevsim yedi iklim olan cennet köşelerinde insanca yaşamak mı?

Takdir tabii ki vicdani muhakemenize bağlı..

Yatırımlar gerçekleşip, hizmetler aksamadan devam ediyorsa,

Amerika ve onlar gibi olan emperyalist ülkelerin sömürü çarklarına çomak sokuluyorsa, Milli kaynaklar yeraltında, deniz altında bırakılmışsa doğalgazların, petrollerin çıkarılmasına ramak kalmışsa.

Türk Dünyası birlikteliği kurulmuşsa, Afrikanın sömürülmesine dur diyip insiyatif alınmış, Tam Bağımsız Türkiye olunması gayretinde aşkla, metanetle çalışılıyor ise

Birileri Allah aşkına söylesin bu vatan cennet vatan değil mi? Halkının %99'u müslüman ve yine aynı çoğunluğunun vatanını seven insanlardan oluşmuş MİLLET olduğu gerçeğini kim inkar edebilir?

Bütün problemin İstikbal derdine düşmüş, ipin ucunu puştun eline kaptırmış ruhsuz, maneviyatsız maddeye esir manaya misafir % 1’ler varya onlarda olduğuna inanmaktayım..

Susanların sabrını imtihan edenlerin çok ağır bedeller ödeyeceği anlayışını taşıyorum.

Dünyanın her hangi ülkesinde gezen coninin yeşil kağıtları, ülkelerine girse karşılıksız olan kağıtları yüzünden birbirlerini yiyeceklerini düşünüyorum.

Hain FETÖ darbe girişimi, PKK terör örgütü girişimlerinin nasıl beli kırıldıysa eminim aynı iradenin başı ve devletin sürekliliği için fedakarca çalışan kadroları, ilahi adaletin desteği, kahraman halkımızın feraseti sayesinde coninin yeşil kağıdı da tarihe gömülecek. Yeni dünya düzeni TÜRKIYE ve Dayanışma içinde bulunduğu ülkelerin birlikteliği ile yeniden dizayn edilecek...

Yoksa bunları düşünen sadece ben miyim?
Kör, Ahmak, Salak' tan ibaret miyim ?