info @ istanbulungazetesi.com

Allah'ı sevmek muhabbetin ilacıdır

İyi bilin ki,kalpler yalnız Allah"ın zikriyle mutmain olurlar..

Muhabbet en yüksek makam olunca,ilacını bilmek de mühim olur.
Bir güzele aşık olmak isteyenin,ondan başka herşey den kesilmesi,yüz çevirmesi lazımdır.
Onun yüzünü görünce devamlı ona bakar. Eli ayağı,saçı örtülü olsada ,yine güzeldir.Onlarıda görmeye uğraşır. Gördüğü her güzellik ona olan bağlılığını artırır. Buna devam edince,az veya çok bir meyil,kendisinde hasıl olur. Allah"ı sevmekte böyledir.

Birinci şart,yüzünü dünyadan çevirmek ve kalbini,dünya sevgisinden temizlemektir. Çünkü,Allah"ın sevgisinden başka sevgi,O"nu sevmeye mani olur.
Bu ekin ekilecek toprağı dikenlerden ve zararlı otlardan temizlemek gibidir.

Her mü"minde ,muhabbetin esasından bir şey vardır. Aralarındaki fark şu üç sebebten ileri gelmektedir.

Birincisi,dünya sevgisinde ve onunla meşgul olmada farklıdırlar. Bir şeyin sevgisi,diyer bir şeyin sevgisine noksanlık verir.

İkincisi marifette (tanımakta) ayrıdırlar..
Bir cahilin bir alimi sevmesi onu büyük bildiği içindir. Ve onu bir cahil den daha iyi tanıdığından dolayıdır bu sevgisi.

Üçüncüsü,ünsiyetin elde edilmesine sebep olan zikir ve ibadette farklıdırlar.
Muhabbetin farklı olmasının asıl sebebi bunlardır.

Görülen güzellik,yaratılış icabı sevildiği gibi,kalp suretinin güzelliği de,bunun gibi sevgilidir.
O halde muhabbetin semeresi,meyvesi marifettir.

Marifeti tam olarak elde etmenin ise iki yolu vardır.

Biri,tasavvufçuların yoludur.Buda mücahede ve devamlı zikir ile kalbi temizlemek olup,kendini ve Allah"dan başka her şeyi unutmak demektir. Bundan sonra onun kalbinde öyle işler meydana gelmeye başlarki,bunlarda Allah"ın azameti gayet açık olarak görünür. Müşahede (görme veya gözleme) makamına çıkar. O,kurulan bir tuzağa benzer.
Bazan yakalar,bazan yakalayamaz.

İkin"ci yol,marifet ilmini öğrenmektir.Kelam ve diğer ilimleri öğrenmek değil.
Bununda başlangıcı ,(tefekkür) yani Allah"ın yarattıklarındaki ,nizam ve halleri düşünmektir.
Bundan sonra,ilerleyerek zatının Celal ve Cemalinde tefekkür edip,isim ve sıfatların hakikatleri kendisine bildirilir.

Bu çokca uzun bir ilimdir. Fakat Arif bir üstad bulunca,zeki olanların buna kavuşması mümkündür. Anlayışı az olanlar buna kavuşamazlar. Bu bir tuzak gibi değil,bir ticaret ve alış veriş gibidir. Muhabbet yolundan gayri bir yolla marifet arayanın,araması boş olur. Marifeti de bu iki yolun dışında arayan,bulamaz.

Allah"ın muhabbeti olmaksızın,ahirette saadete kavuşmayı sanan,büyük bir yanılgı içindedir.
Çünkü ahiret,Allah"a kavuşmaktan başka bir şey değildir.

Bir şeye kavuşan bir kimse, o şeyi önceden sevip ve bazı sebeblerle ondan uzak kaldıysa ve bir zaman onu elde etme şevki ile bulunduysa,ona kavuşunca,engeller aradan kalkınca,büyük bir lezzete erişir ve saadeti bu olur.
Önceden sevmemişse,ondan hiç bir lezzet bulamaz.
Az sevmişse,lezzetide az bulur.

Demekki saadet,aşk ve muhabbet miktarıncadır. Eğer Allah muhafaza,Allah sevgisinin zıddına aşina olur,ona tutulur ve onunla ilgilenirse,ahirette karşısına çıkan bunun tersi olur.
Helak olup,üzüntü ve elem içinde kalır. Başkalarının said (kutlu cennetlik) olduğu şeyle, o Şaki (haydut eşkiya) olur.

Üstadın ifadesiyle..Bu kimse bir çöpcüye benzerki..Attarlar çarşısına girer,güzel kokunun tesirinden düşer bayılır. Ayıltmak için gelip,başına gül yağı ve misk dökerler. Baygınlığı daha çok artar. Bir zamanlar çöpçülük yapan bir insan oraya gelinceye kadar öyle yatar. Ne olduğunu sorar. Bir parça pislik getirir,ona koklatır.
Kendine gelir ve güzel koku,işte budur! der.Risale-i nur

Dünya lezzetleri ile ünsiyet peyda edip onu kendine maşuk, sevgili edinen bu çöpcü gibidir. Attarlar çarşısında bir güzellik bulamaz. Oradaki her şeyi tabiatının alışkanlığının zıddı olarak bulur ve sıkıntısı,bu sebeple artar. Sevdiği ve içinde yaşadığı pislikleri orada bulamaz. Oradakilerin hepsi,tabiatının,alışık olduğu şeylerin zıddıdır. Hepsi üzülmesine ve şaki olmasına sebep olur.

Demek ki,
ahiret ruhlar alemidir ve Allah"ı görmek alemidir. Said (iyi) o kimsedir ki burada iken,kendini onunla münasebbette bulundurur..Oradada kendisine uygun olana kavuşur.
Bütün riyazet (nefis kırma) ,ibadet ve marifetler bu münasebet içindir.

"Nefsini temizleyen kurtuldu" ayeti kerimesi bunu bildirmektedir.

Bütün günahlar,şehvetler ve dünya sevgileri bu münasebetin zıddıdır. "nefsini doğru yoldan ayıran,helak eden ziyan etti."bunu haber veriyor..

Muhabbeti kabul etmeyen şevkide kabul etmez.
Nitekim Peygamber (sav) bir duasında
"Ya Rabbi!
senden seni görmek şevkini ve zatına bakmak lezzetini istiyorum",buyurmuşlardır. Ve yine "Allah cc.hu buyuruyorki:
İyi kimselerin beni görmek için olan şevkleri,arzuları uzadı. Ben onları onların beni istemelerinden daha çok istiyorum".

O halde Allah için olan şevkin ne olduğunu bilmek lazımdır. Çünkü muhabbet şevksiz olmaz. Yani arama isteği olmaz.Bilinip tanınıp,yanında bulunana karşıda şevk olmaz. O halde şevk,bir bakımdan hazır,bir bakımdan gaib olana olur.

Tıpkı hayalinde bulunup,gözünden uzak olan bir sevgili gibi.

Şevk bir şeyi gözü ile görüp onu anlama isteğinin tamamlanmasıdır. O halde buradan anlaşılıyorki, dünyada Allah"a kavuşmak olmadığına göre şevkin sonu yoktur.

Marifeti hazır isede ,müşahedesi gaibdir. Görmek hayalin en mükemmeli olduğu gibi,müşahede de,marifetin en mükemmelidir. Ölümden önce bu şevk kalkamz.

Allah cc.Dvud aleyhisselam"a buyurdu ki:"Yeryüzünde olanlara benden haber ver ve deki.

Beni sevenleri bende severim. Halvette (yalnız bir yerde) benimle beraber oturanlarla beraberim; beni zikir edenlerin ve zikrime alışanların münisi (yakını) yım.

Beni arkadaş kabul edenin arkadaşıyım. Beni seçeni bende seçerim. Emrimi yapanların emirlerini yaparım. Kullarımın kalbini bilirim.
Kullarımdan beni sevipde kendisini sevmediğim ve ona öncelik varmediğim kimse yoktur. Beni arayan bulur.
Başkasını arayan beni bulamaz.
Ey insanlar!
Tutulduğunuz,aldandığınız bu işlere güvenmeyin. Yüzünüzü benimle olmaya,benimle bulunmaya,benimle ünsiyet peyda etmeye çeviriniz.

Bana yakın olunuz,bana alışınız,bende size yakın olayım,bende size alışayım.
Çünkü ben kendi dostlarımın tiynetini (yaratılış hamurunu) dostum olan İbrahim"in (aleyhisselam) tiynetinden yarattım.
Musa (aleyhisselam) benim sırdaşımdır ve Muhammed (aleyhisselam) benim en seçkin kulumdur.

Bana müştak olanların kalbini kendi nurumdan yarattım. Onları kendi Celalim ile terbiye eyledim..

Ya Rabbi bizim nurumuzu tamamla..Amin..